09 Mar Feminizm..?
Editörün notu: Hayganuş Mark, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleri ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ermeni toplumu içinde kadın meselesinin en önemli taşıyıcılarından biri ve kendini feminist olarak tanımlayan en önde gelen entelektüellerinden biriydi. 1919-1933 yılları arasında çıkardığı Ermenice Hay gin (Ermeni Kadını) gazetesi fırtınalı bir dönemin gelgitleri içerisinde bir yandan Ermeni milletinin hayatta kalması için kadınları mobilize etmeye çalışırken, bir yandan da ataerkiye karşı kadının özgürleşmesi için mücadele ediyordu. Bundan tam 95 yıl önce, 1926’da yayımlanan bu yazısında Mark, feminizme yönelik saldırılara yanıt vermeye çalışıyor. Yazı, ilk günden itibaren daima saldırılara maruz kalan feminizmin o dönemde kendini nasıl savunduğuyla ilgili de önemli doneler sunarken, geçmişten bugüne feministlerin kendileriyle ve kadınlarla ilgili algısındaki değişimlere de ışık tutuyor. Hayganuş Mark ve Hay gin hakkında daha fazla bilgi almak isteyenlere, Lerna Ekmekçioğlu’nun Aras Yayıncılık’tan Şubat ayında çıkan Bir Milleti Diriltmek 1919-1933 Toplumsal Cinsiyet Ekseninde Türkiye’de Ermeniliğin Yeniden İnşası kitabını tavsiye ediyoruz.
*
Kadınlar itirazlarını yükseltmek için her adım attığında hemen umulmadık bir köşeden kocaman bir taş fırlatılır feminizme. Günün cart renkleri, berbat kıyafetler, çıplaklık, bayağılık kokan tavırlar, hayasızca abartılı bir makyaj… Hepsi, hepsi, feminizmin taşlanması için sebeplerdir. Neden? Çünkü, diyorlar, kadınlar eşitlik istiyorlar, erkekler gibi özgür olmak istiyorlar ve bunun sonucu olarak birtakım garip tavırlara bürünüyorlar. Bu doğru mu? Eğer birdenbire, bir mucize ile böylesi bir mantık kurulsa bile doğrudur diyebilir miyiz? Feminizmi var eden kadınların böyle şeyler yaptıkları vaki mi? Sonra, erkekler boyanırlar mı, çıplak dolaşırlar mı ki kadınlar onlarla eşit olmak için, feminizmi uygulamak için bunları yapsınlar? Sanırız, hayır. Eğer birkaç boş kafa erkeğin bizde önyargılar uyandırmasına izin vermezsek, erkeklerin lehine olarak, onların kadınlara kıyasla daha ağırbaşlı olduklarını söyleyebiliriz. Demek ki kadınların günümüzdeki tavırlarının ve giyim bayağılığın zevksizliğin sorumlusu feminist doktrin değil, tersine, feminizmin döktüğü onca ciddi ve saygıdeğer çabaya rağmen kadının kaderinin aynı kalmasıdır: günümüzün sahibesinin içinde geçmişin cariyesi uyanıyor.
Ne yapardı geçmişin cariyesi sahibinin gönlünü çelmek için? Takıp takıştırır, boyanır, soyunur, raks eder, şarkı söyler, karşısındakini memnun etmek için bin bir şekle girerdi. Günümüzün kadını bunu tek bir farkla, daha hükmeder bir edayla yapıyor; geçmişte kadın yalvarırdı, bugün emrediyor.
Ona bu yüksek mevkiyi kim verdi? Çok basit. Bütün zamanların erkeklerini etkisi altına alan Ortaçağ şövalyeliği… Bugün o yüksek mevkiye gelmiş olan kadının etidir; onun ruhu, aklı, kalbi değil. Neden? Çünkü erkekler öyle istiyor…
Eğer gerçek bir feminizm varsa, onun amacı kadını bu düşüşten kurtarmak, onun itibarıyla doğru orantılı olmayan her türlü abartılı saygıyı reddetmek, kadınların fiziksel cazibelerini öne çıkarmayı amaçlayan konuşma, çalışma, giyinme, erkeklerle ilişki kurma şekillerini mahkûm etmek, onlara kadınlık bilinci ve dürüstlük aşılamak, seyredilmeyi ve hayran olunmayı kadın için bir rahatsızlık ve utanç vesilesine dönüştürebilmektir.
Kadını olması gereken yerde görmek istemeyenler, onun gelişmişliğini görmezden gelir, meşru toplumsal haklarını tanımazlar; böylece feminizme itirazlar yükseltir ve bütün kötülüklerin ondan doğduğuna inanırlar. Bu gönüllü bir körlük, manidar bir inatçılıktır; ne pahasına olursa olsun kadın özgürlük hareketinin önünü tıkamak ve kadının çekici olma isteğini, oyuncak bebek olma tutkusunu alevlendirmek ister.
Kadınların davası erkeklerin de davasıdır. Kadın kendi bilincinden ve itibarından her ödün verdiğinde insanlık da bir düşüş yaşar. Ve feminizm, iyi anlaşılmış feminizm, kadına ne boyun eğen ne de boyun eğdiren mağrur ve saygın bir duruş kazandırır, ona gerçek anlamda ahlaklı bir yaşam seçeneği sunar.
Ne mutlu ki, hareket gitgide serpilip sağlıklı bir şekilde ilerliyor; hareketi yönlendiren kadınların fikirleri ciddiye alınıyor. Meseleyi iyice araştırmadan, yüzeysel bir gözle bakanlar cahildir ve susmaları gerekir. Feminizm..?1